2.SOHBET: NUR-U MUHAMMEDİ

2.SOHBET: NUR-U MUHAMMEDİ

Rahmetullahi ve Berekâtuhu!

Hu Allah’ım, Hu!

Rahmet-i Muhammedîyle, geçmişi ve hayatta olan, Habib-i Kibriya’nın, O Nur-u İlahi’nin yüzü hürmetine Allah kabul etsin. Allah bu günleri, Habib-i Kibriya yüzü hürmetine daha şenlendirsin, çoklaştırsın. (Âmin.)

Demin çobana… Bak bir şey geldi. “O saray sana az, O şatafat sana az, çobanlık da bana çok!” demiş.

Bu küre-i arz hepinizin malıdır. Cenâb-ı Allah on sekiz bin âleme, küre-i arz, bu bir âlem, diyor ki; bir misafire ihtiyaç var. Bir sofra yaparsın, donatırsın sürüyle, taamıyla beraber. Ama sevgili bir misafir gelecek.

Âdem’le Nur-u Muhammedî gelir. Âdem’le! Âdem Aleyhisselâm geldi, misafir. Bunu, bir kitaba koydu. Nur-u Muhammedî geldi. O on sekiz bin âlem, bu küre-i arz, bu ümmet, gelmiş ve geçmişi, Hz. Fahri Kâinat Efendimize (Allah’ın Rahmeti Üzerine Olsun)azdır! Azdır!.. Başkalarına da çoktur. Evet!.. O’na az bunlar… Bu kadar beş milyar nüfus var. 10 milyar nüfus olsa, gene Hz. Muhammed’e (Allah’ın Rahmeti Üzerine Olsun)az gelir. Ümmet olarak! Yani O’nun rahmeti, rızasına karşı gene az gelir.

Allah cümlemizi, evvelimizi, ahirimizi, zahirimizi, batınımızı Şefaatine nail etsin! Âmin!.. Zahir, batın... Bu âlemden, o âlemden, Şefâatine nail etsin.

O büyük İnsan, O’nun rahmetiyle, rızasıyla, büyüklüğüyle, şefkatiyle, merhametiyle…

Biz bilemeyiz. O’nu methu sena edemeyiz.

O’na methu senalar yaratan Allah’tır. Cenab-ı Allah celle celâluhu, celle şânuhu, celle cemâluhu! O bilir O’nun methu senâsını. O bilir!

Biz bilemeyiz. Azim, büyük Kur’ân-ı Âzimüşşan. Azim, büyük bir kitap. Allah, ne evveli belli, ne sonu belli. Sayıya, hesaba girmez.

Allah cümlemize Nur-u Muhammedî rahmetiyle muamele etsin. Âmin! Allah razı olsun hepinizden.

“Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim,

Evvela tövbe edelim. Diyelim cümle günahlarımıza, tevbe Estağfirullah, tevbe Estağfirullah, tevbe Estağfirullah. Estağfirullahel azimel, kerimellezî, lâ ilâhe illâ hüvel hayyel kayyûme ve etûbü ileyhi tevbete abdin zâlimin linefsihî, lâ yemlikü linefsihî mevten ve lâ hayaten ve lâ nüşûrâ. Ve es’elühüt tevbete vel mağfirete vel hidâyete lenâ innehû hüvet tevvâbür rahiym.

İlahi Ya Rabbi! İlahi Ya Rabbi! İlahi Ya Rabbi! Eğer bizim elimizden, ayağımızdan, gözümüzden, kulağımızdan, dilimizden ve bütün azalarımızdan bilerek bilmeyerek bu ana, bu saate, bu dakikaya gelinceye kadar, her ne ki kelime-i küfür ve fiil-i küfür, günah, isyan, hata, şirk ve malayâni sadır ve vaki olduysa biz onların cümlesine hulüsi kalp ile tövbe ettik, tövbe ettik, tövbe ettik,  pişman olduk ve bir dahi işlememeye azmi cezmi kasdettik.

Peygamberlerin evveli Hazret-i Âdem safiyüllâh, ahiri ve iki cihan serveri bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa ve Ahmedi bâ safâ sallallahu teâla aleyhi ve sellem Efendimiz’dir. Bu ikisi ve bu ikisi arasında ne kadar Peygamber gelip geçtiyse, cümlesine inandık, dilimizle ikrar, kalbimizle tasdik ettik. Elhamdülillah. Haktır ve gerçektir, kavlinde sadıktır.

Âmentü billâhi ve bimâ câe min indillâh. Âmentü bi rasûlillâhi ve bimâ câe min indi rasûllillah. Âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî vel yevmil âhıri ve bil kaderi hayrihî ve şerrihî minellâhi teâlâ vel basü ba’del mevti hakkun elcenneti, hakkun ennarul, hakkun eşhedü en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh. Eşhedü en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh. Eşhedü en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh.”

Âmin.

Ya İlahi Rabbel Âlemin! Mübarek ayın yüzü hürmetine, mukaddes bir ay. Hazret-i Âdem, Nuh Aleyhisselâm, Muhammed Aleyhisselati Vesselâm’a kadar, bu aya kıymet vermişler. Mübarek olsun. Allah cümlemizi ayların, senelerin, yılların yüzü hürmetine, Habib-i Kibriya’nın yüzü hürmetine, Şefaatine, Cemâline nail etsin. Âmin. Dünyaca, ahiretçe müşerref olsun. Liva-ül Hamd çadırının altında, O’nun sohbetinden, O’nun emrinden, O’nun mahiyetinden, O’nun Cemâlinde, Kemâlinde, böyle seyretmeyi cümlemize nasip etsin. Âmin. Allah rızası için, lillahil Fatiha!..

 

Bismillahirrahmanirrahim

 

Huvallahüllezi lâ ilahe illâ Hu.

Alimül gaybü veş şehadeh

Huver Rahmanir Rahim.

Huvallahüllezi lâ ilahe illâ Hu

El Melikül, Kuddüsüs, Selâmül, Müminül,

Müheyminül, Azizül, Cebbarül, Mütekebbir;

Sübhanallahi amma yüşrikun.

Huvallahül Halikül, Bariül, Musavviru, lehül Esmaül Hüsna;

Yusebbihu lehu ma fissemavati vel ard,

Ve Huvel Azizül Hakîm.

 

Huvel Evvelü, vel Ahirü, vez Zahirü, vel Bâtınü,

Ve Huve alâ külli şeyin Alîm.

 

Sübhanel ebediyyül ebed

Sübhanel Vahidül Ahad

Sübhanel Ferdis Samed

Sübhane Râfi’issemai bigayri amed

Sübhane men basadal arda alel mein cemed

Sübhane men halakal halka ve ahsahüm aded

Sübhane men kasemel rızka ve lem yense Ahad

Sübhanellezi lemyettekiz sahibeten ve la veled

Sübhanellezi lem yelid ve lem yuled

ve lem yekün lehu küfüven Ahad

Sübhane men yerâni

ve yesmeu kelâmi

ve yagfiru mekâni ve yerzugni

ve lâ yensâni.

 

Sübhane Rabbike Rabbil izzeti amma yesifun

ve selâmün alel mürselin

vel hamdü lillahil Rabbil âlemin

Lillahil Fatiha!..

 

Şu üzerimizde geçen mübarek İsmi Şeriflerin yüzü hürmetine! Hepsine kabul etsin. Memleketimize sıhhat, selâmetler ihsan etsin. Başımıza âdil bir hükümet getirip, tayin olsun inşallah! Bizi nefsimizle terbiye ettirmesin.

Ya Rabbim! Ya Rabbim! Bizi rahmeti rızasıyla, lütfu ihsanıyla, ahlâkı Muhammedi ile tedavi etsin.

Allah hepinizden razı olsun. Teşekkür ederim.    

Şu masanın başında bir dua var. Onu çok vermiştim.

 

SEVGİ SIRRI

Sevgi, insanın en ince ve hassas vicdan hislerinin meydana getirdiği, merhamet ve şefkat duygularının bir eseridir. Vicdan hükmü kalpteki iyi ve kötü bütün varlığı yakarak silip atmış ve orasını ayna gibi tertemiz bir hale getirmiş olduğundan, Cenab-ı Hak o kalbe, tecelli tahtını kurmuştur. Böylece bütün benliği Hak sevgisi kaplamış ve o kimse artık, sevgiden ibaret olmuştur. Artık o her şeyi, her şey de onu sever olmuştur.

Bu nedenle o kimse, Cenab-ı Hakk’ın dostluk, intibak ve esenlik sıfatları ile sıfatlanıp, haslar (seçkinler) zümresine  girmiştir. Artık o insanın her iki dünyada da yeri cennet, makamı ise, sefa ve dostluktur.

İslamiyet, sekiz esasa dayalıdır. Bunlara “sekiz cennet kapısı” denir. Ayrıca divanlarda, “sekiz uçmak” diye de anılır:

1. Merhamet ve şefkat, 2. Doğruluk, 3. Sadakat, 4. Cömertlik, 5. Sabretmek, 6. Sır tutmak, 7. Fakirliğini ve acizliğini bilmek, 8. Rabbine şükretmek.

İşte bunlar olmadan, her iki dünyada da huzur, mutluluk ve cennet olmaz.

Bu güzel huylarla huylanan ve benliğine maleden bir insan, gereği gibi bir müslüman ve Resulüne layık bir insan demektir. Çünkü bu güzel huy ve ahlâklar, Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Vesellem’e ait güzel huy ve sıfatlardır. Ve keza ondan da ailesine, evladına ve ashabına tecelli ederek, İslamiyet’in temel unsuru haline gelmiştir. Kur’an, böyle beyan ve ilan etmektedir.

Bunun için de İslamiyet, kelime-i şehadet’le camide cennet aramaktan ibaret değildir. Bunlardan biri eksik olursa insan, gerçek müslüman sayılmaz. Çünkü Allah’ın vahyindeki sırların sağlamlığı, bunlarla ayakta durur. Bunun için de hayatın devamı, huzur ve mutluluğu, bu esaslara bağlıdır. İnsan, yaşamında daima iyiye, güzele ve doğruya dayalı olmalıdır. Ölümsüzlük ve ebedilik, bu gerçeklerle mümkündür.

İşte bu yüzdendir ki, yukarıdaki esaslar, insanlığın ve Hak yolcularının elinde daima bir ışık ve bir meşale olmuştur. İnsan nasıl ki karanlıkta önünü göremez ve yol alamazsa, aynı şekilde Yaratan’ına da varamaz. Cenab-ı Hak, “Işık olun, Bana gelin, sırrıma erin” diye bizlere hitabediyor ve bizleri diliyor. İşte bu hitabın anlamını o yüce Peygamber, Mirac yaparak bizlere anlatmak istemiştir. Şu halde bu hakikat ışıkları olmadan bu cehaletin karanlığında, Rabbimize nasıl yol bulup onun rızasına layık olacağız? Demek oluyor ki gerek şeriatta, gerek tarikatta ve gerekse hakikatta olsun, değerli olan bu güzel huy ve sıfatlardır.

Bu gerçeklere sahip olmayan Rabbine layık olamaz. Çünkü 100 Suhuf ve 4 Kitab’ın sırrı budur. İnsanlığa ve beşerî vicdanlara hayat kaynağı olan, neşe, huzur ve mutluluk bahşeden, bu sekiz esastır.

Dünyada ne kadar güzel huy ve ahlâk varsa, hepsi bunların içindedir. Bu nedenle bunlara, “sekiz cennet kapısı” denmiştir. Bunlara sahip olanlar, zaten bu alemdeyken cennet hayatı sürerler.

Yedi tamuya gelince: Bu cehennem kapılarını açan huylar da şunlardır:

1. Gurur, 2. Hırs, 3. Kıskançlık, 4. Bölücülük, 5. Dedikodu, 6. Şehvet, 7. Öfke.

İşte dünyada ne kadar kötü huy ve ahlâk varsa, onlar da bunların içindedir. Onun için her kim iyiyi, güzeli ve gerçeği kabul etmezse, kişiliği ne olursa olsun ve ne kadar suret-i haktan görünürse görünsün, onun gönlünde bunlar yatıyor demektir. İsterse başı secdeden kalkmasın, hiç bir önemi yoktur. Gerek insanlık ve gerekse İslamiyet, gerçeklere dayanmakla olur. Keyfine göre hareket edip benliğe kapılarak, riya, gösteriş ile İslamiyet olmaz. O takdirde yedi tamunun gurur ve isyan kapılarını, insan kendisine açmış olur.

Âmin, âmin, âmin! Allah rızası için, lillahil Fatiha!

Bugün maşallah üç aylara giriyoruz. Hazırlık yapalım inşallah! Bu aydan gene bir iki gün, üç gün oruç tutun da. Ramazan kolay gelir inşallah! Memleket için, millet için, bütün bütün insanlık âlemine hayırlı olsun inşallah! Bütün sıhhat selâmet olsun! Nefsanî, şeytanî hali ahvali ortadan kalksın, gitsin inşallah!

Habib-i Ekrem’in yüzü hürmetine, memlekete, bütün insanlık âlemine ümmet-i Muhammed’e dua edin. Dua edin, gece gündüz.

Bizim işlerde karışıktır. İnşallah sağlam olacaktır. Âdil bir Muhammedî hükümet gelir inşallah. Nizam-ı intizam içinde. Biz altmış milyon nüfusu, selâmet ile gemiye bindirir inşallah! Habib-i Kibriya hürmetine. O’nun aile efradı yüzü hürmetine. Burada, hepinizin yüzü hürmetine, duası kabul olanın yüzü hürmetine, mübarek Cuma günü yüzü hürmetine! Allah rızası için Lillâhil Fatiha!

Bir diyeceğiniz var mı? Biri hasta olur, şu olur, bu olur. İhtiyaç olur, hastalar olur. Bir şeyler var mı?

Bismillahirrahmanirrahim. Ya Allah! Hadi güle güle! Allah razı olsun hepinizden. Evveline, Ahirine, Zahirine, Batınına, bütün ümmet-i Muhammed, Habib-i Kibriya hürmetine, Allah’a emanet olun. Olsun! Allah’ın rahmeti rızası Habib-i Kibriya’nın muhabbeti, şefkati üzerinize olsun. Allah’a emanet olun. Allah’a emanet olun. Gelecek günler, daha üstün olsun inşallah. Daha muhabbetli, daha üstün olsun. Allah’ın rahmeti!..

Allahümme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin ve Alâ Ali Seyyidina Muhammed.

Şefaât! Rahmet! Rıza! Ya Allah! Ya Allah!

Rabbil âlemin ve ma erselnake illa rahmeten lil âlemin!

 

DUA

ALLAHIM, lütfet ki gittiğimiz her yere barış götürelim;

Bölücü değil, bağdaştırıcı, birleştirici olabilelim.

Nefret olan yere sevgi,

Yaralanma olan yere affedicilik,

Kuşku olan yere inanç,

Ümitsizlik olan yere ümit,

Karanlık olan yere aydınlık ve üzüntü olan yere sevinç saçıcı olmayı bize lütfet.

ALLAHIM, kusurları gören değil, kusurları örtenlerden;

Teselli arayanlardan değil, teselli edenlerden;

Anlayış bekleyenlerden değil, anlayış gösterenlerden;

Yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil, sevenlerden olmamıza yardım et.

Yağmur gibi hiçbir şey ayırdetmeyip aktığı her yere canlılık bahşedenlerden,

Güneş gibi hiç bir şey ayırdetmeyip ışığıyla tüm varlıkları aydınlatanlardan,

Toprak gibi herşey üstüne bastığı halde hiçbir şeyini esirgemeyip nimetlerini herkese verenlerden,

Ve gece gibi bütün ayıpları sarıp örten, âlemin dinlenmesine imkân hazırlayanlardan olmayı bize lütfet.

Alan değil veren ellerin,

affedici olduğu için affedilenlerin,

Hak ile doğan, Hak ile yaşayan ve Hak ile ölenlerin

ve sonsuz yaşamda yeniden doğanların safına katılmayı bizlere nasip eyle.

AMİN.

 

Selâm! Hep selâm! Dâhili, harici, samanyoluna kadar, feza âlemine kadar, nihayetine kadar selâm!

Allah muhabbetinizi artırsın! Hadi bakalım, hadi güle güle!

Sübhan Allahi ve bi hamdi, sübhanallahil el azim ve bi hamdihi, estağfurullah el azim, el kerim, ellezi Lâ ilâhe illallah hu el hayyel kayyum eutubi ileyh.

 12 Ocak Cuma, 1996